Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Şubat 2014 Cuma

ÇAYIN TARİHİ

ÇAYIN TARİHİ





ÇAYIN TARİHİ


İÇİNDEKİLER

1.Çayın İnsanoğluyla Tanışması 

2.Çayın Anadolu'ya Gelişi

3.Çayın Kimyasal Bileşenleri ve İnsan Sağlığına Olan

4.Yararları Çay Demlemenin Püf Noktaları


ÇAYIN İNSANOĞLUYLA TANIŞMASI
Çayın Keşfi MÖ.2700 lere dayanır.

Çin mitolojisine göre, bilge Çin imparatoru Shen Nung, bir gün bahçede ağacın altında otururken, hizmetlilerinden birinin su kaynatmakta olduğunu görür. Tam o sırada kaynamakta olan suyun içine yakınlardaki bir çalıdan kuru yapraklar düşer ve suya kahverengi bir renk yayılır. Düşen yaprak yabani bir çay bitkisidir. Aynı zamanda bir bilim adamı da olan imparator bunu görür ve suyu içer. İmparator, karışımı oldukça ferahlatıcı bulur ve çayın bilinen ilk keşfi böylece gerçekleşir.

MS 600'lü yıllarda çay Çin'in ulusal içeceği haline gelir. Çin'de yapılmaya başlanan ilk çay tarımı zamanla Hindistan’da devam eder. Çinli keşişler aracılığı ile Avrupa'ya tüccarlar aracılığı ile Japonya, Sri Lanka ve diğer ülkelere yayılır. Çay dünyada yayılmaya başladıkça, kendi topraklarında da üretmeyi amaçlayan toplumlar farklı bitkiler elde ederler. Ticaretin yapılmaya başlaması da çeşidini gittikçe artırır.


Dünya üzerinde çay bitkisi, Kuzey yarım kürede yaklaşık 42 enlem derecesinden, güney yarım kürede 27 enlem derecesine kadar olan kuşak üzerinde yetiştirilebilmektedir. Yağışın bol ve iklimin sıcak olduğu bölgelerde yetiştirilmesine rağmen, dünyada çay üretiminin ekonomik olarak yapıldığı yerler sınırlıdır. Hindistan, Çin, Srilanka, Endonezya, Kenya ve Japonya çay bitkisinin yaygın olarak yetiştirildiği ve çay üretiminin yoğun olarak yapıldığı ülkelerdir. 

Dünya da 30’a yakın ülkede ekonomik düzeyde çay üretimi gerçekleştirilmektedir.

Dünyada tüketim amaçlı çay ithalat miktarı 1.117.000 tondur. İthalatın % 27,9’u Asya ülkeleri, % 16,8’i Afrika ülkeleri, %14,4’ü İngiltere ve İrlanda, % 9,9’u Rusya Federasyonu ve geri kalan % 3,1’i ise diğer ülkeler tarafından yapılmaktadır.

Kişi başına çay tüketim miktarı (kg /yıl) yüksek olan ilk beş ülke ise şunlardır. İrlanda (3,17 ), Kuveyt (2,66 ),İngiltere (2,46 ),Türkiye (2,36 ),Katar (2.00 )

ÇAYIN ANADOLU'YA GELİŞ:

Türkiye’de çay üretmek için ilk girişim 1888 yılında yapılmıştır. Zamanın Ticaret Bakanı İsmail Paşa’nın aracılığı ile Çin’den çay fidanlarının ve tohumlarının getirildiği ve getirilen bu tohum ve fidanların Bursa ilinde denendiği, ancak çay fidanlarının gelişme göstermediği, aynı çabanın 1892 yılında tekrarlandığı ve ekolojik koşulların çay yetiştiriciliğine uygun olmaması nedeniyle her iki denemeden de olumlu sonuç alınamadığı belirtilmektedir.

Halkalı Ziraat Yüksek Okulu öğretim üyelerinden Ali Rıza Erten 1917 yılında bir heyetle Batum ve Kafkasya’da incelemelerde bulunmuş ve seyahat dönüşü İktisat Vekâletine sunduğu “Simal-i Zirai” (Kuzey Tarımı) adlı raporunda, aynı ekolojiye sahip Doğu Karadeniz Bölgesinde  de çay ve narenciye yetiştirilebileceğini yazmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımlara ve işsizlik dolayısıyla meydana gelen aşırı göçe çare aranırken bu rapor dikkate alınmış ve 1924 yılında 407 sayılı kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Rize ili ve Borçka kazasında fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesine karar verilmiştir. Çay tarımı bu kanun ile yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu kanuna göre başlatılan çay üretimi çalışmalarının yürütülmesinde Ziraat Genel  Müfettişi Zihni DERİN görevlendirilmiştir.

Ülkemiz de Doğu Karadeniz bölgesinde, doğuda Sarp sınır kapısından başlayarak, batıda Araklı Deresine kadar olan alan içinde Artvin, Rize, Trabzon illerini kapsayan 180 km uzunluğundaki kıyı şeridinde 10-35 km içerilere kadar uzanan kesimde, 1000 metre yüksekliklere değin ulaşan yamaçlarda ekonomik anlamda Çay yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Toprak yapısı ve hava koşulları nedeniyle çay tarımının çok sınırlı olarak yapılabildiği  Giresun ili ve Ordu ili Fatsa ilçesini kapsayan kesim ise çay yetiştiriciliğinde ikincil bölge olarak kabul edilmektedir.

Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünya üretici ülkeler arasında 6. sırada, kuru çay üretimi yönünden 5. sırada, yıllık kişi başına tüketim bakımından ise 4. sırada yer almaktadır. 


ÇAY ÜRETİMİNDE KURUMSALLAŞMA DÖNEMİ:

Ülkemizde çay üretimine başlanılması;

1924 yılından 1937 yılına kadar yapılan çalışmaların olumlu sonuç vermesi ile Batum’dan 1937 yılında 20 ton, 1939 yılında 30 ton çay tohumu, 1940 yılında 40 ton çay tohumu ithal edilerek çay bahçesi kurulması çalışmalarına başlanmıştır.

29 Mart 1940 yılında çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımı ve üretimi, girdi ve kredi sübvansiyonları ile önemli ölçüde desteklenmiş, ayrıca bahçe tesis edeceklere arazi vergisi muafiyeti ve çay bahçesi ruhsatnamesi alma zorunluluğu getirilmiştir. Bunun yanında çıkarılan bir kararname ile Araklı’dan Sovyet sınırına kadar olan alan, çay tarımı için ayrılmış, üreticiye Ziraat Bankası’ndan 5 yıl süre ile faizsiz kredi verilmesi uygulaması başlatılmıştır.

Üretilmeye başlanan yaş çay yaprakları Zihni Derin tarafında kurulan atölyelerde işlenerek kuru çay elde edilmiş ve üretim giderek artmıştır. 1947 yılında 60 ton / gün kapasiteli ilk çay fabrikası, Rize Fener mahallesinde işletmeye açılmıştır.

1950’de Ekonomik boyutta üretime geçilmesiyle; çayın tarımı Tarım Bakanlığınca, kuru çay üretimi ve pazarlaması ise Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından yürütülmeye başlanmıştır.

1958-1960 yıllarında çay tarım alanlarının genişlemesi ve üretimin artması sonucunda 1960’ların başında gerçekleştirilen I. Beş Yıllık Kalkınma Planı İhtisas Komisyonu raporunda çay tarımı ve endüstrisinde yeniden yapılanmanın zorunluluğu belirtilmiş ve buna dayanan bir kanun önerisi yapılmıştır.

1965 yılına gelindiğinde kuru çay üretimi iç tüketimi karşılayacak seviyeye ulaşmış, Türkiye çay ithalatçısı konumundan kurtulmuştur.

Yasal ve Kurumsal Düzenlemeler:

Önceleri Tekel Genel Müdürlüğünün faaliyet konusu içinde yer alan çay üretimi 06.10.1971 tarihinde çıkartılan 1497 sayılı kanunla Çay Kurumu Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Kamu tüzel kişiliğine sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu, sermayesi ile sınırlı bir iktisadi devlet kuruluşu olarak 1973 yılında Rize’de faaliyetlerine başlamıştır.

1982 yılında 2929 sayılı kanunla “Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü(ÇAYKUR)” adı altında bir kamu iktisadi kuruluşuna dönüştürülmüştür. Bu kanun 233 sayılı KHK ile tadil edilmiştir. 4 Aralık 1984 tarih ve 3092 sayılı kanunla devlet tekeli kaldırılarak, gerçek ve tüzel kişilere yaş çay satın alma, işleme ve paketleme fabrikaları kurup işletme hakkı tanınmıştır. Böylelikle özel sektörün de bu alanda faaliyet göstermesine olanak tanınmıştır.

2001 yılı itibarı ile sektörde ÇAYKUR’ UN 46 adet yaş çay işleme fabrikası, 3 adet Paketleme fabrikası, özel sektörün ise 1’i kooperatif fabrikası olmak üzere 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır. ÇAYKUR’ UN yaş çay işleme kapasitesi 6 720 ton / gün, Özel sektörün işleme kapasitesi ise 8 746 ton / gün dür. Sektörde toplam 15 466 ton / gün işleme kapasitesi mevcuttur.


ÇAYIN  KİMYASAL  BİLEŞENLERİ VE  İNSAN SAĞLIĞINA YARARLARI:

Çaydaki Bileşikler
Miktar           (Kuru ÇayYaprağında)
Biyolojik Etkileri
Polifenoller, Kateşinler ve okside olmuş türevleri

% 10 ~ 25
Oksidasyonu ve değişmeyi önler(antioksidan), kolesterol seviyesini düşürür, kandaki LDL seviyesini düşürür, kan basıncındaki artışları geciktirir, kırmızı kan hücrelerinin pıhtılaşmasını geciktirir, gıda alerjisini önler, bağırsaklardaki sindirimi geliştirir ve kokuyu önler.
Flavonollar
%06 ~ 07
Kan damarlarının bağışıklığını artırır, kan basıncını düşürür, kokuyu elimine eder.
Kafein
% 2 ~ 4
Merkezi sinir sistemini uyarır, ruhu yükseltir, kalbi güçlendirir, astımı önler, metabolik nispeti artırır.
Bileşik şekerler (Glikozitler)
Tahminen
%06
Kan şekerinin yükselmesini önler (diyabete karşı).
C Vitamini
% 150 ~ 250 mg
Kan kanserini önler, anti karsinojeniktir.
E Vitamini
% 25 ~ 70 mg
Anti karsinojeniktir, kısırlığı önler.
Karoten
% 13 ~ 29 mg
Anti karsinojeniktir, bağışıklığı artırır.
Sapon
Tahminen
%01
Anti karsinojeniktir, iltihaplanmayı önler.
Florid
90 ~ 350 PPM
Diş çürüklerini önler.
Çinko
30 ~ 75 PPM
Tadım hücrelerinin tat alma bozukluklarını önler, deri iltihaplanmasını önler, bağışıklık seviyesini düzenler.
Selenyum
1,0 ~ 1,8 PPM
Anti karsinojeniktir, kalp kaslarının bozulmalarını önler.
Magnezyum oksit
400 ~ 2000 PPM
Bağışıklığını artırır, etil sindirimine yardım eder.


Çayın dünya literatüründe tıbbi bir bitki olarak kabul edilmesi, sağlığa yararından kaynaklanır.

Türk çayının doğal olması konunun önemini bir kat daha arttırmaktadır.
Çayın; kalp hastalıkları, ağız sağlığı ve kanser konusunda yararları çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Çay, kalp ve damar sağlığını korumada son derece yardımcıdır. Çünkü damar duvarlarında birikerek felç ve kalp krizi geçirme riskini artıran kolesterol ve bazı yağların oluşumunu engellemektedir.

Son dönemde yapılan araştırmalar sayesinde çayın, içerdiği antioksidanlar aracılığıyla deri, akciğer, meme ve mide kanserine yakalanma riskini azalttığı saptanmıştır.

İçerisinde bulunan elzem yağlar ve polifenolle sayesinde, mide kaslarının daha çok çalışmasını sağlar ve sindirimi kolaylaştırır.

Çok yüksek oranda dişi çürüklere karşı koruyan fluorid maddesi içeren çay, diş sağlığı için vazgeçilmez bir içecektir. Fluorid sayesinde, diş üzerinde oluşan bakteri tabakasını yok eder, çürümeye karşı dişleri koruma altına alır.

C vitamini açısından çok zengin bir bitki olan çay, aynı zamanda potasyum gibi mineralleri de barındırır. 

Çay Demlemenin Püf Noktaları 


Demliği içine çay koymadan önce ısıtın. (Bunun için demliği sıcak su akan bir musluğun altında biraz bekletebilir ya da    demliği sıcak su dolu bir kaba batırabilirsiniz)

Demlik ısındıktan sonra içine kuru çay ya da demlik poşeti koyun. Demlik sıcak olduğu için, buhar sayesinde çay kokusunu salmaya başlayacaktır.
Kaynattığınız suyu, çayla tamamen temas etmesini sağlayarak demliğe boşaltın.

Çayı 3-5 dakika arasında demleyin. (Bu sırada demlikteki çayın kaynamamasına dikkat edilmelidir)

Demlenen çay yarım saat içinde tüketilmelidir.