ÇAYIN TARİHİ
ÇAYIN TARİHİ
İÇİNDEKİLER
1.Çayın İnsanoğluyla Tanışması
3.Çayın Kimyasal Bileşenleri ve İnsan Sağlığına Olan
4.Yararları Çay Demlemenin Püf Noktaları
ÇAYIN
İNSANOĞLUYLA TANIŞMASI
Çayın Keşfi MÖ.2700 lere dayanır.
Çayın Keşfi MÖ.2700 lere dayanır.
Çin
mitolojisine göre, bilge Çin imparatoru Shen Nung, bir gün bahçede
ağacın altında otururken, hizmetlilerinden birinin su kaynatmakta
olduğunu görür. Tam o sırada kaynamakta olan suyun içine
yakınlardaki bir çalıdan kuru yapraklar düşer ve suya kahverengi
bir renk yayılır. Düşen yaprak yabani bir çay bitkisidir. Aynı
zamanda bir bilim adamı da olan imparator bunu görür ve suyu içer.
İmparator, karışımı oldukça ferahlatıcı bulur ve çayın
bilinen ilk keşfi böylece gerçekleşir.
MS
600'lü yıllarda çay Çin'in ulusal içeceği haline gelir. Çin'de
yapılmaya başlanan ilk çay tarımı zamanla Hindistan’da devam
eder. Çinli keşişler aracılığı ile Avrupa'ya tüccarlar
aracılığı ile Japonya, Sri Lanka ve diğer ülkelere yayılır.
Çay dünyada yayılmaya başladıkça, kendi topraklarında da
üretmeyi amaçlayan toplumlar farklı bitkiler elde ederler.
Ticaretin yapılmaya başlaması da çeşidini gittikçe artırır.
Dünya
üzerinde çay bitkisi, Kuzey yarım kürede yaklaşık 42 enlem
derecesinden, güney yarım kürede 27 enlem derecesine kadar olan
kuşak üzerinde yetiştirilebilmektedir. Yağışın bol ve iklimin
sıcak olduğu bölgelerde yetiştirilmesine rağmen, dünyada çay
üretiminin ekonomik olarak yapıldığı yerler sınırlıdır.
Hindistan, Çin, Srilanka, Endonezya, Kenya ve Japonya çay
bitkisinin yaygın olarak yetiştirildiği ve çay üretiminin yoğun
olarak yapıldığı ülkelerdir.
Dünya
da 30’a yakın ülkede ekonomik düzeyde çay üretimi
gerçekleştirilmektedir.
Dünyada
tüketim amaçlı çay ithalat miktarı 1.117.000 tondur. İthalatın
% 27,9’u Asya ülkeleri, % 16,8’i Afrika ülkeleri, %14,4’ü
İngiltere ve İrlanda, % 9,9’u Rusya Federasyonu ve geri kalan %
3,1’i ise diğer ülkeler tarafından yapılmaktadır.
Kişi
başına çay tüketim miktarı (kg /yıl) yüksek olan ilk beş ülke
ise şunlardır. İrlanda (3,17 ), Kuveyt (2,66 ),İngiltere
(2,46 ),Türkiye (2,36 ),Katar (2.00 )
ÇAYIN
ANADOLU'YA GELİŞ:
Türkiye’de
çay üretmek için ilk girişim 1888 yılında yapılmıştır.
Zamanın Ticaret Bakanı İsmail Paşa’nın aracılığı ile
Çin’den çay fidanlarının ve tohumlarının getirildiği ve
getirilen bu tohum ve fidanların Bursa ilinde denendiği, ancak çay
fidanlarının gelişme göstermediği, aynı çabanın 1892 yılında
tekrarlandığı ve ekolojik koşulların çay yetiştiriciliğine
uygun olmaması nedeniyle her iki denemeden de olumlu sonuç
alınamadığı belirtilmektedir.
Halkalı
Ziraat Yüksek Okulu öğretim üyelerinden Ali Rıza Erten 1917
yılında bir heyetle Batum ve Kafkasya’da incelemelerde bulunmuş
ve seyahat dönüşü İktisat Vekâletine sunduğu “Simal-i Zirai”
(Kuzey Tarımı) adlı raporunda, aynı ekolojiye sahip Doğu
Karadeniz Bölgesinde de çay ve narenciye
yetiştirilebileceğini yazmıştır.
Cumhuriyetin
ilk yıllarında Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan ekonomik ve
sosyal bunalımlara ve işsizlik dolayısıyla meydana gelen aşırı
göçe çare aranırken bu rapor dikkate alınmış ve 1924 yılında
407 sayılı kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Rize ili ve Borçka
kazasında fındık, portakal, mandalina, limon ve çay
yetiştirilmesine karar verilmiştir. Çay tarımı bu kanun ile
yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu kanuna göre başlatılan çay
üretimi çalışmalarının yürütülmesinde Ziraat Genel
Müfettişi Zihni DERİN görevlendirilmiştir.
Ülkemiz
de Doğu Karadeniz bölgesinde, doğuda Sarp sınır kapısından
başlayarak, batıda Araklı Deresine kadar olan alan içinde Artvin,
Rize, Trabzon illerini kapsayan 180 km uzunluğundaki kıyı
şeridinde 10-35 km içerilere kadar uzanan kesimde, 1000
metre yüksekliklere değin ulaşan yamaçlarda ekonomik anlamda
Çay yetiştiriciliği yapılmaktadır.
Toprak
yapısı ve hava koşulları nedeniyle çay tarımının çok sınırlı
olarak yapılabildiği Giresun ili ve Ordu ili Fatsa ilçesini
kapsayan kesim ise çay yetiştiriciliğinde ikincil bölge olarak
kabul edilmektedir.
Türkiye,
çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünya üretici
ülkeler arasında 6. sırada, kuru çay üretimi yönünden 5.
sırada, yıllık kişi başına tüketim bakımından ise 4. sırada
yer almaktadır.
ÇAY
ÜRETİMİNDE KURUMSALLAŞMA DÖNEMİ:
Ülkemizde
çay üretimine başlanılması;
1924
yılından 1937 yılına kadar yapılan çalışmaların olumlu sonuç
vermesi ile Batum’dan 1937 yılında 20 ton, 1939 yılında 30 ton
çay tohumu, 1940 yılında 40 ton çay tohumu ithal edilerek çay
bahçesi kurulması çalışmalarına başlanmıştır.
29
Mart 1940 yılında çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay
tarımı ve üretimi, girdi ve kredi sübvansiyonları ile önemli
ölçüde desteklenmiş, ayrıca bahçe tesis edeceklere arazi
vergisi muafiyeti ve çay bahçesi ruhsatnamesi alma zorunluluğu
getirilmiştir. Bunun yanında çıkarılan bir kararname ile
Araklı’dan Sovyet sınırına kadar olan alan, çay tarımı için
ayrılmış, üreticiye Ziraat Bankası’ndan 5 yıl süre ile
faizsiz kredi verilmesi uygulaması başlatılmıştır.
Üretilmeye
başlanan yaş çay yaprakları Zihni Derin tarafında kurulan
atölyelerde işlenerek kuru çay elde edilmiş ve üretim giderek
artmıştır. 1947 yılında 60 ton / gün kapasiteli ilk çay
fabrikası, Rize Fener mahallesinde işletmeye açılmıştır.
1950’de
Ekonomik boyutta üretime geçilmesiyle; çayın tarımı Tarım
Bakanlığınca, kuru çay üretimi ve pazarlaması ise Gümrük ve
Tekel Bakanlığı tarafından yürütülmeye başlanmıştır.
1958-1960
yıllarında çay tarım alanlarının genişlemesi ve üretimin
artması sonucunda 1960’ların başında gerçekleştirilen I. Beş
Yıllık Kalkınma Planı İhtisas Komisyonu raporunda çay tarımı
ve endüstrisinde yeniden yapılanmanın zorunluluğu belirtilmiş ve
buna dayanan bir kanun önerisi yapılmıştır.
1965
yılına gelindiğinde kuru çay üretimi iç tüketimi karşılayacak
seviyeye ulaşmış, Türkiye çay ithalatçısı konumundan
kurtulmuştur.
Yasal
ve Kurumsal Düzenlemeler:
Önceleri
Tekel Genel Müdürlüğünün faaliyet konusu içinde yer alan çay
üretimi 06.10.1971 tarihinde çıkartılan 1497 sayılı kanunla Çay
Kurumu Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Kamu tüzel kişiliğine
sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu, sermayesi ile sınırlı
bir iktisadi devlet kuruluşu olarak 1973 yılında Rize’de
faaliyetlerine başlamıştır.
1982
yılında 2929 sayılı kanunla “Çay İşletmeleri Genel
Müdürlüğü(ÇAYKUR)” adı altında bir kamu iktisadi kuruluşuna
dönüştürülmüştür. Bu kanun 233 sayılı KHK ile tadil
edilmiştir. 4 Aralık 1984 tarih ve 3092 sayılı kanunla devlet
tekeli kaldırılarak, gerçek ve tüzel kişilere yaş çay satın
alma, işleme ve paketleme fabrikaları kurup işletme hakkı
tanınmıştır. Böylelikle özel sektörün de bu alanda faaliyet
göstermesine olanak tanınmıştır.
2001
yılı itibarı ile sektörde ÇAYKUR’ UN 46 adet yaş çay işleme
fabrikası, 3 adet Paketleme fabrikası, özel sektörün ise 1’i
kooperatif fabrikası olmak üzere 230 adet yaş çay işleme
fabrikası bulunmaktadır. ÇAYKUR’ UN yaş çay işleme kapasitesi
6 720 ton / gün, Özel sektörün işleme kapasitesi ise 8 746 ton
/ gün dür. Sektörde toplam 15 466 ton / gün işleme kapasitesi
mevcuttur.
ÇAYIN
KİMYASAL BİLEŞENLERİ VE
İNSAN SAĞLIĞINA YARARLARI:
Çaydaki
Bileşikler
|
Miktar
(Kuru
ÇayYaprağında)
|
Biyolojik
Etkileri
|
Polifenoller,
Kateşinler ve okside olmuş türevleri
|
%
10 ~ 25
|
Oksidasyonu
ve değişmeyi önler(antioksidan), kolesterol seviyesini düşürür,
kandaki LDL seviyesini düşürür, kan basıncındaki artışları
geciktirir, kırmızı kan hücrelerinin pıhtılaşmasını
geciktirir, gıda alerjisini önler, bağırsaklardaki sindirimi
geliştirir ve kokuyu önler.
|
Flavonollar
|
%06
~ 07
|
Kan
damarlarının bağışıklığını artırır, kan basıncını
düşürür, kokuyu elimine eder.
|
Kafein
|
%
2 ~ 4
|
Merkezi
sinir sistemini uyarır, ruhu yükseltir, kalbi güçlendirir,
astımı önler, metabolik nispeti artırır.
|
Bileşik
şekerler (Glikozitler)
|
Tahminen
%06
|
Kan
şekerinin yükselmesini önler (diyabete karşı).
|
C
Vitamini
|
%
150 ~ 250 mg
|
Kan
kanserini önler, anti karsinojeniktir.
|
E
Vitamini
|
%
25 ~ 70 mg
|
Anti
karsinojeniktir, kısırlığı önler.
|
Karoten
|
%
13 ~ 29 mg
|
Anti
karsinojeniktir, bağışıklığı artırır.
|
Sapon
|
Tahminen
%01
|
Anti
karsinojeniktir, iltihaplanmayı önler.
|
Florid
|
90
~ 350 PPM
|
Diş
çürüklerini önler.
|
Çinko
|
30
~ 75 PPM
|
Tadım
hücrelerinin tat alma bozukluklarını önler, deri
iltihaplanmasını önler, bağışıklık seviyesini düzenler.
|
Selenyum
|
1,0
~ 1,8 PPM
|
Anti
karsinojeniktir, kalp kaslarının bozulmalarını önler.
|
Magnezyum
oksit
|
400
~ 2000 PPM
|
Bağışıklığını
artırır, etil sindirimine yardım eder.
|
Çayın
dünya literatüründe tıbbi bir bitki olarak kabul edilmesi,
sağlığa yararından kaynaklanır.
Türk
çayının doğal olması konunun önemini bir kat daha
arttırmaktadır.
Çayın;
kalp hastalıkları, ağız sağlığı ve kanser konusunda yararları
çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Çay,
kalp ve damar sağlığını korumada son derece yardımcıdır.
Çünkü damar duvarlarında birikerek felç ve kalp krizi geçirme
riskini artıran kolesterol ve bazı yağların oluşumunu
engellemektedir.
Son
dönemde yapılan araştırmalar sayesinde çayın, içerdiği
antioksidanlar aracılığıyla deri, akciğer, meme ve mide
kanserine yakalanma riskini azalttığı saptanmıştır.
İçerisinde
bulunan elzem yağlar ve polifenolle sayesinde, mide kaslarının
daha çok çalışmasını sağlar ve sindirimi kolaylaştırır.
Çok
yüksek oranda dişi çürüklere karşı koruyan fluorid maddesi
içeren çay, diş sağlığı için vazgeçilmez bir içecektir.
Fluorid sayesinde, diş üzerinde oluşan bakteri tabakasını yok
eder, çürümeye karşı dişleri koruma altına alır.
C
vitamini açısından çok zengin bir bitki olan çay, aynı zamanda
potasyum gibi mineralleri de barındırır.
Çay Demlemenin Püf Noktaları
Demliği içine çay koymadan önce ısıtın. (Bunun için demliği sıcak su akan bir musluğun altında biraz bekletebilir ya da demliği sıcak su dolu bir kaba batırabilirsiniz)
Demlik
ısındıktan sonra içine kuru çay ya da demlik poşeti koyun.
Demlik sıcak olduğu için, buhar sayesinde çay kokusunu salmaya
başlayacaktır.
Kaynattığınız
suyu, çayla tamamen temas etmesini sağlayarak demliğe boşaltın.
Çayı
3-5 dakika arasında demleyin. (Bu sırada demlikteki çayın
kaynamamasına dikkat edilmelidir)
Demlenen
çay yarım saat içinde tüketilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder